Mecaz-ı Mürsel, Kinaye, Tevriye

MECAZ-I MÜRSEL: Bir sözcüğün gerçek anlamı dışında başka bir anlamda kullanılmasına denir. Mecazda benzetme amacı yoktur. Mecaz-ı mürsel şu üç şartla gerçekleşir:

1- Kelimenin gerçek anlamı dışında bir anlam kastedilmelidir.
2- Gerçek anlam ile mecazi anlam arasında benzerlik dışında bir ilgi olmalıdır.
3- Gerçek anlamın anlaşılmasına bir engel bulunmalıdır.

Örnek:
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl

İlk mısrada yer alan "hilal" kelimesi Türk bayrağının bölümlerinden biridir. Burada hilal kelimesi zikredilerek onun ait olduğu bütün, yani ay yıldızlı bayrak kastedilmektedir.



KİNAYE: Sözlükte "gizlemek" demek olan kinaye, bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek şekilde kullanmaktır. Ancak asıl kastedilen sözün mecaz anlamıdır.

Örnek:
Ben toprak oldum yoluna
Sen aşurı gözetirsin
Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın (Yunus Emre)

Bu mısrada "taş bağırlı dağlar" ile kinaye yapılmıştır. Sevgiliye her türlü fedakarlığı yaptığı halde sevgili merhametsiz, kalpsiz davranmaktadır.



TEVRİYE: Yakın ve uzak iki anlamı bulunan bir kelimenin, işitilince hemen akla gelen yakın anlamını değil, uzak anlamını kastetmektir.

Örnek:
Tahir efendi bana kelp demiş
İltifatı bu sözde zâhirdir
Mâlikî mezhebim benim zira
İtikadımca kelp tahirdir (Nef'î)

Bu şiirin birinci mısrasındaki "tahir" sözü ile Tahir Efendi kastedilmektedir. Dördüncü mısradaki "tahir" sözü ise temiz, pâk anlamında kullanılmıştır. Kelp ise "köpek" demektir. Nef'î kendisine köpek diyen Tahir Efendi'ye cevaben "Ben Maliki mezhebindenim, benim mezhebimde köpek temizdir (kelp tahirdir)." demiştir. Bu görünen anlamıdır. Uzak anlamında ise "asıl köpek Tahir Efendi'dir" demektedir.