Bir iki ay evvel diyorlardı ki, yakında basına gün doğacak!..Kalpten dua ettim, dedim ki:
─ Ey geleceğin güneşi, sakın buraları cayır cayır yakma!
Meğer ettiğim dualar kabul olmuş. Dün dediler:
─ Basına gün doğdu!..
Gerçekten hava, ilkbaharı andıran bir gelişme ile yazdan kalma bir gün lâtifliğinde belirmişti.
Vapurda tesadüf ettiğim yeni yetişmelerden birine sordum:
─ Doğacak dediğiniz gün bu mu idi?
Muhbir olduğu halde yazar tavrı takınarak:
─ Ne yapalım? Bize doğan günler de böyle olur. Yeni sermayeli gazete çıkacak. Bizim ücretler fırlıyor... Bir türlü otuz liradan yukarıya çıkamayan muhbirlik maaşı altmış, yetmişe, yazarlıklar iki yüz, iki yüz elliye!..
─ Hay bereket! Daha?
─ Bundan ötesi sağlık!. Hiç olmazsa adam akıllı bir öğle yemeği yeriz!
Babıâli Caddesi'ne geldim. Bir iki sene evvel muhabirlikten yazarlığa terfi etmiş olan bir başkası önledi. Yüzü gülüyordu. Dedi ki:
─ Duydunuz mu, piyasa yükseliyor!
─ Ne gibi?
─ Yazar maaşları...
─ Allah versin!
─ Siz hangisine yazacaksınız?
─ Benim gazetelerim bana yeter!.. Siz fırsattan faydalanmaya bakın.
Bu aralık bir yeni yetişme daha yüzüme bakarak geçti. Beş on adım ötede oturdu. Anladım, beni bekliyordu. Yaklaştım. Alçak gönüllülükle dedi ki:
─ Milliyet'e mi gideyim, Yeni Ses'e mi?
─ Hangisi çok para veriyorsa!.. Fakat...
─ Fakat?
Acele ettiği, ellerini ovuşturur gibi parmaklarını birbirine dolaştırmasından anlaşılıyordu.
Dedim ki:
─ İmtiyaz sahiplerini de, yönetim memurlarını da hesaba koy!..
─ Ne demek istiyorsunuz?
─ Malum a... Titiz olanlarıyla geçinmek, bizim gazetecilikte ayrıca bir hünerdir. Her işte olduğu gibi, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma ihtimali bu işte de vardır.
─ Öyle ama altmış, yetmiş lira veriyorlar.
─ Anladım oğlum. Fakat sen iş mi arıyorsun, vurgun mu?
Ellerini yine ovuşturarak:
─ Otuz ile altmış, yetmiş arasında da.
Dayanamadım:
─ Çok fark var!.. Haklısın... Hangisini gözün keserse ona git!.. Ne yaparsınız, geçim dünyası!..
Piyasa Yükselirken - Ahmet Rasim, Muharrir Bu Ya'dan.