Milli Edebiyat Döneminde Şiir

     Milli Edebiyat döneminde milli bilincin oluşturulması, milli kimliğin inşa edilmesi gibi amaçlara ulaşmak için roman ve hikayeye göre şiir daha etkili bir rol üstlenmiştir. Çünkü şiir sanatında daha az hacimle daha çok şey etkili bir biçimde anlatılabilir. Bu anlatılar ezberlenerek dilden dile aktarılabilir. Bu ve benzeri sebeplerle Milli Edebiyat döneminde şiir daha çok ilgi gösterilen bir edebi tür olmuştur.  www.huseyinarasli.com
     Milli Edebiyat hareketi şiirinin temel prensipleri sade bir Türkçeyle ve hece vezni kullanılarak eserler vermektir. Edebiyatımızda Tanzimat ile başlayan dilde sadeleşme ve halkın anlayabileceği bir dille yazma ilkesi, Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati dönemlerinde sekteye uğramıştır. 20. Yüzyılın başlarında bu ilkeyi yeniden canlandıran şair, Mehmet Emin Yurdakul'dur. Yurdakul, ağır ve sanatlı üslubun tercih edildiği Edebiyat-ı Cedide döneminde halkın anlayabileceği bir dille, toplumsal konulara yer veren şiirler yazmıştır. Daha sonra Yeni Lisan Hareketi mensupları edebiyatta sade Türkçe ve hece ölçüsü kullanılmasını savunmuşlardır. Ziya Gökalp, 1911 yılında Genç Kalemler dergisinde yayımladığı "Turan" adlı şiiriyle "Turancılık" düşüncesini benimsediğini duyurmuş, Türk şiirine hece ölçüsünü ve Türkçeyi yerleştirmekte çok etkili olmuştur. Yeni Lisan hareketinin diğer önemli üyeleri olan Ömer Seyfettin ve Ali Canip de yazdıkları şiirler ve makalelerle Yeni Lisan'ın dil ve edebiyat anlayışını yaygınlaştırma konusunda samimi bir çaba sarfetmişlerdir. Aslında ne Ziya Gökalp, ne Ömer Seyfettin, ne de Ali Canip birer şair değildir. Hatta eserleri arasında iyi birer şair olduklarını gösterecek örnekler de yoktur. Ancak şiiri, fikirlerini anlatma ve yaymada etkili bir araç olarak kullanmışlardır. Zaten sonraki yıllarda şiir yazmayı bırakmışlardır. Ancak onların etki alanında kalan bir takım gençler (örneğin Beş Hececiler) milli edebiyat anlayışıyla şiirler yazmaya başlamışlardır.



     Milli Edebiyat Akımı Şiirinin Genel Özellikleri:

• Konuşma dili yazı dilinde kullanılarak sade bir Türkçeyle şiirler yazılmıştır

• Şiirde genelde hece ölçüsü kullanılmıştır

• Türk Halk edebiyatının nazım şekillerinden faydalanılmıştır

• Türk tarihine ve ve efsanelerine yönelme gerçekleşmiştir

• Bireysel anlayışla şiirler yazıldığı gibi memleketin içinde bulunduğu savaş ortamı da şiirlere konu edilmiştir

• Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı ve Fecr-i Ati şairlerinden Ahmet Haşim, aruz veznini kullanmaya devam etmişlerdir


     Milli Edebiyat ilkelerinin şiirde baskın olduğu dönemlerde, bu şiir anlayışının dışında kalan şairler de vardır. Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı ve Fecr-i Ati şairlerinden Ahmet Haşim, aruz veznini kullanmaya devam ederler. Bu şairler teknik olarak Milli Edebiyat dairesinin dışında kalsalar da şiirlerinde ele aldıkları konular bakımından Milli Edebiyat anlayışına uygun davranırlar. Bu dönemde Milli Edebiyat hareketinin dışında değişik edebi oluşumlar da bulunmaktadır. Bunlar;


Nayiler: En güçlü temsilcileri Yahya Kemal ve Şahabettin Süleyman olan bu grubun amacı, Türk şiirinin eski kaynaklarına yönelmektir. Özellikle 13. yüzyıl (Yunus Emre, Aşık Paşa, Mevlana, Süleyman Çelebi) şairlerini örnek almışlardır. Bu grup, eser veremeden kısa sürede dağılmıştır.


Nev-Yunanîler: 1912 yılında ortaya çıkan bu akımın temsilcileri, eski Yunan edebiyatını örnek almışlardır. Döneminde pek etkili olmayan bu akımın önemli temsilcileri Yahya Kemal ve Yakup Kadri'dir. Yahya Kemal Nev-Yunanilik anlayışıyla "Sicilya Kızları, Bergama Heykeltraşları ve Biblos Kadınları (bu şiirini tamamlayamamıştır)" adlı şiirlerini yazmıştır. Salih Zeki Aktay, Ali Mümtaz Arolat ve Mustafa Seyit Sutüven bu akımın diğer temsilcileridir.


Şairler Derneği: Milli Edebiyat döneminde sanatçılar "Şiir şahsidir." anlayışından hareketle, birbirlerinden kopuk, farklı şekillerde, farklı edebi dönemlerin ve anlayışların etkisinde kişisel sanat eserleri ortaya koymuşlardır. Bazı sanatçılar eski Türk tarihinden, bazıları Divan edebiyatından, bazıları Halk edebiyatından teknik ve içerik anlamda beslenerek eserler vermişlerdir. 1917 tarihinde kurulan Şairler Derneği, edebiyat hayatındaki bu dağınık ortamı birleştirmek amacıyla kurulmuştur. Derneğin genç şairleri Türk Ocağı'nda yaptıkları toplantılarda;

     » Şiirlerde hece ölçüsünün kullanılmasını

     » Muhteva olarak Türk tarihinden ve efsanelerinden yararlanılmasını

     » Şiirde her tarzın serbestçe kullanılmasını

     » Dilin sadeleşmesini ve konuşma dilinin kullanılmasını

kararlaştırdılar. Bu derneğin üyesi olan sanatçılar, eserlerini Servet-i Fünun dergisinde yayımladılar.


Beş Hececiler: 1911 yılında Genç Kalemler dergisinde başlayan Milli Edebiyat görüşleri, Ziya Gökalp'in etkisiyle 1914'ten itibaren bir grup genç şair tarafından uygulanmaya başladı. Bu şairler, Edebiyat-ı Cedide etkisinde kaleme aldıkları ilk şiirlerinde aruzu kullanıyorlardı. Ancak 1917'den sonra hece veznini dönemin Türk şiirinin hakim vezni haline getirdiler. Didaktik bir tarzda yazdıkları şiirlerinde sosyal konuları işlediler. "Hecenin Beş Şairi" veya yaygın olarak bilinen adlarıyla "Beş Hececiler" denilen bu şairler şunlardır... (Devamı için tıklayın)

Araştıran ve yazan: Hüseyin Araslı.