Ey şûh-ı kerempîşe dil-i zâr senindir
Yok minnetin asla
Ey kân-ı güher anda ne kim var senindir
Pinhân ü hüveydâ
Sen kim gelesin meclise bir yer mi bulunmaz
Baş üzre yerin var
Gül goncasısın gûşe-i destâr senindir
Gel ey gül-i ra'nâ
N'eylersen edüp bir iki gün bâr-ı cefaya
Sabr eyle de sonra
Peymâne senin hâne senin yâr senindir
Ey dil tek ü tenhâ
Bir bûse-i can bahşına ver nakd-ı hayatı
Ger kâ'il olursa
Senden yanadır söz yine bâzâr senindir
Ey âşık-ı şeydâ
Çeşmân-ı siyeh mest-i sitem kâkülü pür-ham
Ebrûları pür-çîn
Benzer ki bu dildâr-ı cefâkâr senindir
bî-şübhe Nedîmâ
mef'ûlü mefâîlü mefâîlü faûlün
mef'ûlü faûlün
Nedîm
Açıklaması:
Ey âlicenap şuh, zavallı gönlüm senindir; hiç minnet etme ve ey mücevher madeni, bu gönüldeki gizli açık ne varsa hepsi senindir.
Sen meclise gelirsin de bir yer mi bulunmaz; yerin baş üzerindedir; çünkü, gül goncasısın, senin yerin sarığın köşesidir, gel ey gül-i ra'nâ! (sarı ve kırmızı yaprakları olan gül)
Ey gönül, ne yaparsan yap, bir iki gün cefa yüküne sabret; sonra kadeh de ev de sevgili de senindir; hem de yalnız senin!
Ey çılgın aşık, eğer o güzel razı olursa, ölülere can veren bir öpücüğü karşılığında bütün ömrünü ver; bu sözüm sana, ama yine de sen bilirsin.
Ey Nedim, gözleri zilzurna zulüm sarhoşu, kâkülü kıvrım kıvrım, kaşları çatık bu güzelin senin zalim sevgilin olduğu anlaşılıyor; bunda hiç şüphe yok.