Cenap Şehabettin - Elhân-ı Şitâ

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Geçen eyyâm-ı nevbahârı arar...
Ey kulûbun sürûd-i şeydâsı,
Ey kebûterlerin neşîdeleri,
O baharın bu işte ferdâsı
Kapladı bir derin sükûta yeri
karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar!

Ey uçarken düşüp ölen kelebek
Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek
gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar;
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacık bir çiçekli yelpâze,
Nâ'şın üstünde şimdi ey mürde
Başladı parça parça pervâze
karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar!

Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân.
Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân!-
Son kalan mâi tüyleri kovalar
karlar
Ki havada uçar uçar ağlar.

Destinde ey semâ-yı şitâ tûde tûdedir
Berg-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-
Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!

Her şahsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek!-
Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümid...
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!

Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar.

Bir bâd-ı hamûşun per-i sâfında uyuklar
tarzında durur bir aralık, sonra uçarlar,
Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân,
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân.

Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun,
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun.

Dök hâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök.
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök.
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi.

CENAP ŞEHABETTİN


GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ İLE;

Bir beyaz titreyiş, bir dumanlı uçuş...
Eşini yitirmiş bir kuş gibi karlar.

Geçen ilkbahar günlerini arar...
Ey gönüllerin çılgın şarkıları,
Ey güvercinlerin cıvıltıları!
İşte o baharın ertesi, şu görünen manzaradır.
Karlar, yeryüzünü derin bir sessizlikle kapladılar.
Her an, için için ağlıyorlar.

Ey uçarken düşüp ölen kelebek
Bir melek kanadının beyaz püskülüne benzeyen kar
Seni solgun bahçelerde arar;
Sen baharda çiçeklerin üstünde açarken
Ufacık bir çiçekli yelpaze gibi.
Şimdi ölüsün ve cesedinin üstünde
Parça parça karlar uçuşmaya başladı.
O karlar ki gökyüzünden düşer düşer, ağlar.

Ey kuşlar, sizler uçtunuz gittiniz;
Şimdi ak başlı baykuşlara benzeyen kar
Sizi dallarda, yuvalarda arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey kuşlar,
Şimdi yuvalar baştan başa boş kaldı.
O yuvalarda sessiz yetimler gibi
Son kalan mavi tüyleri kovalar karlar.,
O karlar ki havada uçar uçar ağlar.

Ey kış seması! Elinde kar yığın yığındır.
O kar ki taze buluta, güvercin kanadına, yasemin yaprağına benzer...
Dök ey sema! -Tabiatın akışı durmuştur.-
Bu kara toprağın üstüne beyaz ve lekesiz çiçeklerini (dök).

Her çalı şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek!-
Ümitsiz ve siyah renkli gölgeler yığını halinde
Ey kış semasının eli! Durma durma çek
Her çalının üstüne bir beyaz örtü!

Kar, göklerden emeller gibi dökülüyor,
Her yanda hayalim gibi uçup gidiyor kar.

Sessiz bir rüzgarın temiz kanadında
Uyuklar gibi durur bir aralık, sonra uçarlar.
Soldan sağa, sağdan sola titreyip kaçarak
Gâh tüler gibi uçmada, gâh dökülüyorlar.  www.huseyinarasli.com

Karlar, sessizlik çalgılarının bütün şarkıları
Karlar, melekût (ruhlar) aleminin bahçelerinin bütün çiçekleri.

Dök kara toprak üstüne, ey semanın eli dök
Ey semanın eli, cömertlik eli, kışın eli dök.
Bahar çiçeklerinin yerine beyaz karı
Kuş şarkılarının yerine ümit sessizliğini (dök).