Yalan Söylemek: Allah yalan söylemeyi ve ikiyüzlü davranmayı kesinlikle yasaklamıştır. Bu konuda Kur'an'da "... Yalan sözden kaçının." (Hac suresi, 30. ayet) buyurmaktadır. Yalancı kişi toplum tarafından sevilmez. Artık insanlar kolay kolay onun sözüne inanmazlar. "Yalancının evi yanmış da kimse inanmamış" diye bir atasözü bile vardır. Yalancılığın en kötüsü ise yalan yere şahitlik yapmak ve yemin etmektir. Böyle durumlarda yalancı şahitlerin yüzünden haklı olan kişi haksız duruma düşer.
"Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun..." (Maide suresi, 8. ayet)
"Münafığın (ikiyüzlünün) belirtisi üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiği zaman emanete ihanet eder." Hadis-i Şerif
Yalan söylemenin zararları:
» Kişinin toplumdaki değerini ve güvenini azaltır
» İnsanlar arası ilişkileri bozar
» Toplumdaki insanların birbirine karşı saygı ve sevgisini azaltır
www.huseyinarasli.com
» Barış, güven ve huzur ortamını zedeler
İftira: Bir kişinin söylemediği sözü söyledi, yapmadığı şeyi yaptı demektir. Türkçede kara çalmak, çamur atmak ve leke sürmek gibi deyimlerle ifade edilir. İnsanı yalan ve iftiraya götüren en önemli nedenlerden biri karşılaştığımız olaylar ve kişiler hakkında bilgi sahibi olmadan konuşmaktır. Kur’an-ı Kerim yalan ve iftiranın önüne geçmek için insanların bilgi sahibi olmadıkları şeyler hakkında konuşmamalarını öğütler. "İyice bilmediğin bir şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz, kalp bunların hepsi yaptıklarından sorumludur." (İsra suresi, 36. ayet) İftira çok kötü bir davranış olduğu için dinimizce yasaklanmıştır. "Kim bir hata veya günah işler de sonra onu suçsuz birinin üzerine atarsa şüphesiz büyük bir iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur." (Nisa suresi, 112. ayet) İftira kişiye ve topluma çok büyük zararlar verir. Kişiyi huzursuz eder, onurunu zedeler, haksız yere ceza almasına sebep olabilir. Toplumda insan ilişkilerine, sevgi, barış ve huzur ortamına zarar verir.
Tecessüs (Mahremiyet İhlali): İslami literatürde buna tecessüs denir. Bu kavram insanların gizli hallerini, ayıp ve kusurlarını araştırmak demektir. Gizli kalması gerekenleri kötü maksatla araştırmak doğru bir iş değildir. Başkalarının gizli hallerini araştırmak toplumsal ilişkilerde huzur bozucu bir durumdur. "Bir kişi bir başka kişinin ayıbını örterse Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter." (Hz. Muhammed s.a.v.)
Gıybet: Kişinin yüzüne söylediği zaman hoşuna gitmeyecek sözleri arkasından konuşmaya gıybet (dedikodu) adı verilir. Bir kişiyle alay etmek, onu çekiştirmek, ima, işaret veya hareket ile onu küçük düşürmek gıybettir. Gıybet etmek kişilik ihlalidir ve çok kötü bir davranış olduğu için dinimizce yasaklanmıştır. "İnsanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretleriyle alay eden her kişinin vay haline!" (Hümeze suresi, 1. ayet). Gıybet toplumda kardeşlik, arkadaşlık ve komşuluk ilişkilerini zedeler. Barışı, huzuru, sevgiyi, saygıyı yok eder. www.huseyinarasli.com
Haset: Haset, başarılı bir insanı kıskanmak, onu çekememektir. Haset etmek çok kötü bir davranış olduğu için dinimizce yasaklanmıştır. "Hasetten kaçınınız. Çünkü ateşin odunu yakıp yok ettiği gibi haset de iyi işleri yok eder, bitirir." (Hz. Muhammed s.a.v.) İslami kaynaklarda sık sık İblis’in Adem’i (a.s.) kıskanmasına atıfta bulunularak hasedin şeytani bir huy olduğu ifade edilir. İblis’in Adem’i (a.s.) kıskanması "gökte işlenen ilk günah", Kabil’in Habil’i kıskanması "yerde işlenen ilk günah" olarak değerlendirilir. Başarılı ve güzel ahlaklı insanları kıskanmamalı, aksine onları örnek almalıyız. Onlar gibi olmaya çalışmalıyız. Buna da gıpta etmek denir. Gıpta etmek dinimizce hoş karşılanmıştır. Müslüman gıpta eder, haset etmez.
Suizan: Zan, kesin olmayan bilgiye dayalı hüküm vermektir. İslam bilginleri zannı iki kısma ayırmışlardır: Suizan ve hüsnüzan. Suizan, bir kişi hakkında kötü düşünmek ve kötü kanaate sahip olmaktır. Hüsnüzan ise insanlar hakkında iyi düşünmektir. "Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Çünkü bazı zanlar günahtır..." (Hucurat suresi, 12. ayet) İnsanların iç dünyasındaki gizli hallerini Allah’tan (c.c.) başka kimse bilemez. Kötülük kanıtları ortada görülmedikçe hiç kimse hakkında açıkça bilinen ve görülen gerçeklerin ötesinde kötü kanaat beslenmemelidir. www.huseyinarasli.com
Hile: Menfaat (çıkar) sağlamak amacıyla insanları aldatarak yapılan kötü davranışa hile denir. Hile yapmak dinimizin yasakladığı davranışlardandır. Yüce Allah Kur'an'da şöyle buyurur: "İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam, onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise noksan yapan hilekârlara yazıklar olsun." (Mutaffifin suresi, 1.-3. ayetler) Hile yapmak hem bireye hem de topluma çok büyük zararlar verir. Kimse hilekâr insanlarla dostluk kurmak, alışveriş yapmak istemez. Bu yüzden yalandan ve hileden uzak durmalıyız. "Bizi aldatan bizden değildir." Hz. Muhammed (s.a.v.)
İsraf: İsraf genel olarak tutum ve davranışlarda ölçü dışına çıkmaktır. Yaygın olarak maddi olanakları gereksiz yere tüketmek ve savurganlık anlamında kullanılır. İsraf eden kimseye müsrif denir. Kur’an-ı Kerim’e göre gerçek müminler israf ve cimrilikten uzak durur, harcamalarında dengeli davranırlar. "Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır." (Furkan suresi, 67. ayet) İsrafın, nimetlere nankörlük olduğunu iyi bilen Peygamberimiz, Müslümanları israf konusunda uyarmıştır. İsraf sadece maddi konularla sınırlı değildir. İnsanlar gündelik hayatta zaman, emek ve duygu israfı da yapmaktadırlar. İletişim araçlarıyla uzun süre vakit geçirmek zaman ve emek israfıdır. Sportif anlamda takım tutma işini abartıp holiganlık yapmak duygu israfıdır. İnsan Yüce Allah’ın verdiği tüm nimetlerin kıymetini bilmeli, bunları ölçülü şekilde kullanmalıdır.
10. sınıf 4. ünite diğer konular için tıklayın ›