Divan Edebiyatında Beyitlerden Oluşan Nazım Şekilleri (biçimleri)

► Kaside: Asıl anlamı "kastetmek, bir şeye doğru yönelmek" olan kaside, beyitleri aa ba ca da şeklinde kafiye dizilişine sahip, aynı vezinle söylenmiş, belli bir amaca göre yazılmış ve en az 15 beyit uzunluğundaki nazım biçimlerine verilen addır. 100 beyite kadar uzayabilir. İlk olarak Arap edebiyatında doğan bu nazım biçimi, oradan Fars ve Türk edebiyatlarına geçmiştir. Kasidelerin çoğu bir devlet büyüğünü veya zamanın ileri gelen şahıslarından birini övmek, aynı zamanda şairin bütün hünerini sergileyerek o devlet büyüğüne isteğini, dileğini bildirmek ve karşılığını (câize) almak maksadıyla yazılmışlardır.


Kasidenin Bölümleri:

1- Nesib (Teşbib): Kasidenin giriş kısmıdır. 15 ile 20 beyit arasında olup uzun bir gazeli andırır. Bu kısımda aşk konusu işlenmişse bölüme "nesib", başka bir konu işlenmişse bölüme "teşbib" adı verilir. Nesib ya da teşbib, kasidenin en güzel, en değerli bölümlerinden biridir.

2- Tegazzül: Kasidenin içinde yer alan gazeldir. Kaside içindeki yeri tam olarak belli değildir. Bazı kasidelerde nesibten sonra, bazılarında ise medhiyeden sonra gelebilir. Tegazzül her kasidede görülmez.

3- Girizgâh: Şairin medhiye kısmına geçeceğini haber verdiği bir veya iki beyitlik bölümdür.
www.huseyinarasli.com
4- Medhiye (Maksad): Kasidenin takdim edildiği devlet büyüğünün övüldüğü kısımdır. Şair burada sanat gücünü, kabiliyetini göstererek "memduh"unu (kasidede övülen kişi) över. Kasidenin asıl bölümü, merkezi burasıdır.

5- Fahriye: Şairin kendini övdüğü, birkaç beyitten ibaret kısımdır. Burada şair şiirdeki ustalığını, yeteneğini, gücünü dile getirir.

6- Dua: Bu bölümde kaside tamamlandığı için Allah'a şükredilir. Kasidenin takdim edildiği kişinin ve halkın iyiliği için, devletin bekası için ve şairin kendisi için hayır dualar edilir.


Kasidenin Beyitlerinin İsimlendirilmesi:

Matla: Kasidenin ilk beyti.

Tâc beyit: Şairin mahlasının (adının) geçtiği beyit.

Beytü'l-kasîd: Kasidenin en güzel beyti.

Makta: Kasidenin son beyti.


Kaside Örnek: Kaside-i Bahariyye, Bakî.



► Gazel: Asıl anlamı "kadınlarla aşk sohbeti yapmak" olan gazel, beyitleri aa ba ca da şeklinde kafiye dizilişine sahip, aynı vezinle söylenmiş, genellikle beş ile dokuz beyit uzunluğundaki nazım biçimine verilen addır. Bazen beyit sayısı 15 olan gazeller de görülür. Gazel Arap edebiyatından İran'a, oradan da Türk edebiyatına geçmiştir.

• Gazellerin başlıca konusu aşk olmakla birlikte tabiat, tasavvuf gibi konuları olanlar da vardır.

• Gazelde şairler mahlaslarını genellikle son beyitte kullanmışlardır.

• Gazelde konu bütünlüğü şart değildir, her beyitte farklı bir konu ele alınabilir. Ancak bütün beyitlerinde aynı konunun işlendiği gazeller de vardır. Bu tür gazellere "yek-âhenk gazel" denir.

• Aruz vezninin her kalıbıyla yazılabilen gazel, divan şairlerinin çok tercih ettikleri bir nazım şeklidir. Beyit sayısı sınırlı olduğu için şairler gazel yazarken bütün edebiyat hünerlerini, sanat güçlerini sergilemeye çalışmışlardır. Bu sebeple Türk edebiyatında en usta şairler aynı zamanda gazelde çok başarılı olanlardır.  www.huseyinarasli.com


Gazelin Beyitlerinin İsimlendirilmesi:

1- Matla: Gazelin ilk beytidir. Mısraları birbiriyle kafiyelidir.

2- Beytü'l-gazel: Gazelin en güzel beytidir. Buna "şah beyit" de denir.
www.huseyinarasli.com
3- Makta: Gazelin son beytidir.


Gazel Örnek: Gazel, Avnî (Fatih sultan Mehmed)



► Müstezad Gazel: Birbirini takib eden bir uzun, bir kısa mısradan oluşan, beyit sayısı ve konusu bakımından aynı gazel gibi olan nazım biçimidir. Ancak gazel aruzun her vezniyle yazılabildiği halde müstezad gazelde birkaç vezin (genellikle mef'ûlü mefâ'îlü mefâ'îlü fe'ûlün) kullanılmıştır.

• Uzun mısralara eklenen kısa mısralara "ziyade" adı verilir.

• Uzun mısralar kendi aralarında, kısa mısralar kendi aralarında iki ayrı gazel gibi kafiyelenir.

• Müstezadlar genel itibariyle gazelden türemiş nazım şekilleri olmakla birlikte, az sayıda da olsa rübai, kıt'a ve kasideden türemiş olanları da vardır.


Müstezad Örnek: Müstezad, Nedim.



► Mesnevi: Asıl anlamı "ikili, ikişer ikişer" olan mesnevi,  "a a  b b  c c  d d"  şeklinde her beytinin mısraları kendi arasında kafiyeli olan, çok uzun beyit sayıları ihtiva eden bir nazım biçimidir. Örneğin Firdevsi'nin "Şehname"si 60 bin beyit, Mevlana'nın "Mesnevi"si 26 bin beyit uzunluğundadır. İlk defa İran edebiyatında görülen bu nazım biçimi, sonradan Arap ve Türk edebiyatlarına geçmiştir. Mesnevilerin konusu aşk hikayeleri (Leyla vü Mecnun, Hüsrev ü Şirin), destanlar, kıssalar, dini, ahlaki ve tasavvufi konulardır. Ayrıca siyer, tarih ve manzum sözlük şeklinde mesneviler de vardır. Mesnevilerde genellikle aruzun kısa vezinleri kullanılır. Türk edebiyatında ilk mesnevi Yusuf Has Hacib'in "Kutadgu Bilig" adlı eseridir.


Türk Edebiyatında Önemli Mesneviler:

» Mesnevi - Mevlana

» Garipname - Aşık Paşa

» Harname - Şeyhi

» Hüsn ü Aşk - Şeyh Galip

» İskendername - Ahmedi


Hamse: Aynı şair tarafından yazılmış beş mesneviye denir. İran edebiyatında ilk hamse sahibi şair Genceli Nizamî'dir. Türk edebiyatında ise Ali Şir Nevai, Taşlıcalı Yahya, Nev'izade Atayi hamse sahibi şairlere örnektir.


Mesnevi Örnek:

Harnâme - Şeyhî.

Hayriyye - Nabî. ("Matlab-ı Dâniş-i Envâ-i Ulûm" başlıklı 43 beyitlik bölümünden seçmeler)



► Kıt'a: Asıl anlamı "parça" olan kıt'a, çok defa iki beyitten meydana gelen, matla ve mahlas beyti olmayan, beyitleri  "b a  c a"  şeklinde kafiye dizilişine sahip bir nazım biçimidir. Yani ilk mısraları serbest, ikinci mısraları birbiriyle kafiyelidir. Kıt'alar genelde iki beyitlidir. Ancak nadiren daha uzun beyit sayısına sahip kıt'alar da görülür. Bunlara "kıt'a-i kebîre" denilir. Bu kıt'alarda matla ve mahlas beyitleri bulunur. Kıt'alar konu bakımından zengindir. Her türlü konunun işlendiği görülür. Çeşitli tarihi olaylara ebced hesabıyla "tarih düşürmede" en çok kıt'a nazım şekli kullanılmıştır.


Örnek:

İlm kesbiyle pâye-i rifat
Ârzû-yı muhâl imiş ancak

Aşk imiş her ne var alemde
İlm bir kıyl ü kâl imiş ancak

Fuzûlî

Açıklaması:
www.huseyinarasli.com
İlim tahsil etmek yoluyla yücelmek, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir arzu imiş.
Bu dünyada her ne varsa aşkmış, ilim de sadece boş bir lafmış.