Ünite Adı: Allah-İnsan İlişkisi (yeni müfredat)
1. İNSAN VE İNSANIN YARATILIŞI
• Yüce Allah hiçbir canlıyı, hiçbir varlığı başıboş ve amaçsız yaratmamıştır. Evrendeki tüm varlıklar belli bir amaca uygum olarak yaratılmışlardır. Bu durum Enbiyâ suresinin 16 ve 17. ayetlerinde şöyle belirtilir: “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, onu kendi katımızdan edinirdik, bunu asla yapmayız.”
• Kur'an-ı Kerim'de insanın da bir amaç için yaratıldığı belirtilmiş, insana birçok nimet verilerek onun diğer canlılar arasında üstün bir konuma getirildiği bildirilmiştir.
• Kur'an'da ilk insan olarak Hz. Âdem'in yaratıldığı haber verilmiş, insanın yaratılış aşamaları da şöyle ifade edilmiştir: “Gerçek şu ki biz insanı çamurdan alınmış bir özden yaratıyoruz; sonra onu sağlam bir korunakta nutfe haline getiriyoruz. Ardından nutfeyi (döllenmiş yumurta) alakaya (rahimde asılıp beslenen embriyo) çeviriyor, alakayı şekilsiz et (görünümünde) yapıyor, bu etten kemikler yaratıyor, daha sonra da kemiklere adale giydiriyoruz; nihayet onu bambaşka bir varlık halinde inşa ediyoruz. Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah çok yücedir.” (Mü'minûn suresi, 12-14. ayetler)
• İnsan, Allah (c.c.) tarafından kendisine verilen akıl ve irade nimetlerinden dolayı Rabb'ine, kendisine, ailesine, yaşadığı topluma, tüm insanlara ve canlılara karşı sorumlu tutulmuştur.
2. DOĞRUYU ARAYAN BİR VARLIK OLARAK İNSAN
• İnsan; düşünen, araştıran, gözlemleyen ve sorgulayan bir varlıktır. Bu sebeple varlığının amacını, niçin yaratıldığını, evreni, doğayı, varlıkları anlamaya çalışır. İnsanın bu düşünme ve anlama çalışmasına tefekkür denir. “Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. ‘Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru’ derler.” (Âl-i İmrân suresi, 191. ayet)
• İnsanın bu sorgulama çabasında Yüce Allah (c.c.) peygamberler aracılığıyla vahiy göndererek ona doğru yolu gösterir, rehberlik eder. Yüce Allah'ın esma-i hüsnasından "el-Hâdî", doğru yolu gösteren demektir. insana gönderilen bu vahiyler, onun doğru bilgiye ulaşmasında başvuracağı en önemli kaynaktır. Peygamberler ise vahyin anlaşılmasında insanlara öğretmenlik ederler.
• İnsan, hayatı anlamlandırma ve sorgulama çabasında duyularını da kullanır. Duyuları sayesinde öğrendiği bilgileri aklı ile değerlendirir. Böylece doğru ile yanlışı ayırt etmeye çalışır.
• İnsan; akıl ve irade sahibi bir varlık olduğu için en başta Allah'a (c.c.) iman etmekle sorumludur. Bu sebeple Rabb'ini iyi tanımalıdır. Kişinin derin düşünme yoluyla bir şeyin hakikatinin anlaşılması veya ilhama dayanan aracısız bilgi edinmesine marifet denilir.
• İnsanın yaratılışından gelen birtakım eğilimleri de vardır ki buna fıtrat denir. İnanma ihtiyacı insanın fıtratında var olan bir özelliktir.
• Akıl ve irade sahibi bir varlık olarak insanın birtakım sorumlulukları bulunmaktadır. İnsan; Rabb'ine, kendisine, ailesine, yaşadığı topluma, tüm insanlara ve canlılara karşı mükelleftir (sorumludur).
www.huseyinarasli.com
3. İBADET VE DUA EDEN BİR VARLIK OLARAK İNSAN
İbadet:
• Sözlükte boyun eğme, saygı duyma, itaat etme, kulluk yapma anlamlarına gelen ibadet, terim anlamı olarak Allah (c.c.) rızası için yapılan her türlü güzel iş ve davranışı ifade eder.
• Başlıca ibadetler namaz, oruç, hac ve zekâttır. Bunların yanında Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak için iyi ve güzel davranışlar sergilemek de ibadet olarak kabul edilmektedir.
• Hamt, kişinin Allah'a (c.c.) olan övgüsünü, sevgi ve saygısını dile getirmesidir. Hamdetmek Allah'a (c.c.) şükretmenin en güzel yollarından olup önemli bir kulluk görevidir.
• İbadetler insanın Allah (c.c.) ile iletişim kurmasını ve bu iletişim güçlü tutmasını sağlar. Kişi, ibadetler sayesinde maddi ve manevi kazançlar elde eder, doğru ve güzel olana yönelir, kötülüklerden uzak durur, insanlara ve tüm canlılara sevgi ve saygı gösterir.
Dua:
• Dua, kişinin dilek ve isteklerini Rabb'ine bildirmesidir, insanın Rabb'iyle iletişim kurmasıdır, sevinç ve üzüntüleri Allah (c.c.) ile paylaşmaktır, Allah'tan (c.c.) istemektir. Kşi dua ederek kendi acizliğini gösterir. Bunun farkında olan insan, her zaman Allah'a (c.c. yönelir.
• Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'in Mü'min suresinin 60. ayetinde "...Bana dua edin, duanızı kabul edeyim..." buyurarak insanların kendisine dua etmesini istemiş, kendisinin de duaları kabul edeceğini bildirmiştir.
• Tövbe, kişinin günahlarından pişman olup bunları bir daha yapmayacağına dair Allah'a (c.c.) söz vermesidir. Yüce Allah "Tevvab"tır, yani tövbeleri çok kabul edendir. Yüce Allah "Settar"dır, yani ayıpları ve kusurları örtendir. Tövbesinde samimi olan kişinin günahlarını örteceğini bildirmiştir.
4. RUM SURESİ 17-27. AYETLER
• Haydi siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah’ı tespih edin (namaz kılın) ki göklerde ve yerde hamt O’na mahsustur. (Rum suresi, 17 ve 18. ayetler)
Hamt: Bütün yüceltme türlerini içeren, saygıyla Allah’a (cc) yöneltilen övgünün söz ve davranışlara yansımasıdır. Kur’an-ı Kerim’in ilk suresi olan Fatiha, hamt kelimesiyle başlar. Allah’ı (cc) övme anlamına gelen hamt, O’nu zikrederek üstün sıfatlarla nitelemedir.
Tesbih: Tespih: Yüce Allah’ın bütün eksikliklerden uzak ve yüce olduğunu ifade etmektir. Tespih; inanç, söz ve davranışlarla gösterilir. Bütün varlıkları yaratan ve yöneten tek varlığın Yüce Allah olduğuna inanmak, bütün kötülüklerden kaçınarak O’na sığınmak ve dille O’nu zikretmek ibadet kabul edilir.
• Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız. (Rum suresi, 19. ayet)
• O’nun kanıtlarından biri, sizi topraktan yaratmış olmasıdır. Sonra bir de baktınız ki, çoğalarak yeryüzüne dağılmış beşer topluluğusunuz. (Rum suresi, 20. ayet)
• Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır. (Rum suresi, 21. ayet)
• O’nun delillerinden biri de gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin birbirinden farklı olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için (alınacak) dersler vardır. (Rum suresi, 22. ayet)
• Gece olsun gündüz olsun, uyumanız ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) aramanız da O’nun delillerindendir. Gerçekten bunda, işiten bir topluluk için ibretler vardır. (Rum suresi, 23. ayet)
• Yine O’nun delillerindendir ki size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından yeryüzünü onunla diriltiyor. Doğrusu bunda, aklını kullanan bir topluluk için (alınacak) dersler vardır. (Rum suresi, 24. ayet)
• Göğün ve yerin O’nun buyruğu ile durması da O’nun delillerindendir. Sonra sizi bulunduğunuz yerden bir çağırdı mı hemen çıkıverirsiniz. (Rum suresi, 25. ayet)
• Göklerde ve yerde bulunanlar hep O’na aittir, hepsi O’na boyun eğmiştir. (Rum suresi, 26. ayet)
• Varlığı ilkin yaratan, sonra bunu tekrar eden O’dur ve bu O’nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce sıfat O’nundur. O mutlak galiptir, hikmet sahibidir. (Rum suresi, 27. ayet)