Divan Edebiyatında Görülen Akımlar ve Üsluplar

Tasavvuf Akımı: Tasavvuf İslam dininin ahlakî esaslarını hayata geçirmeyi amaçlar. Tasavvufî hayat tarzını benimseyen kişilere "mutasavvıf" denir. Bir mutasavvıfın amacı başta Kur'an'a ve sonra da Peygamber Efendimizin sünnetine dayalı bir hayat sürebilmektir. Edebiyatımızda 12. yüzyılda Türkistanlı Hoca Ahmed Yesevi ile başlayan tasavvuf düşüncesi, daha sonraki asırlarda hem divan edebiyatında, hem halk edebiyatında, hem de tekke-tasavvuf edebiyatında etkili olmuştur. Divan edebiyatında tasavvuf düşüncesinin en önemli temsilcisi Mevlana Celaleddin-i Rumî'dir. Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Şeyyad Hamza, Aşık Paşa, Gülşehri, Hacı Bayram-ı Veli, Kaygusuz Abdal, Hakim Süleyman Ata, Pir Sultan Abdal, Eşrefoğlu Rumi gibi divan ve halk şairleri de bu düşünce tarzını eserlerinde işlemişlerdir.


Mahallî-Folklorik (Türkî-i Basit) Üslup: 15. Yüzyılda Necatî ile başlayan ve özellikle 16. yüzyıldan itibaren divan şiirinde görülen yerlilik (mahallileşme) arzusu; günlük hayatta yaşanan olayların, konuşma kalıplarının şiire yansımasıdır. Bu üslupta halk söyleyişi ile divan tarzı söyleyiş birleşmiş, şiirler sadeliğe yakın bir Türkçe ile söylenmiştir. En önemli temsilcisi 18. yüzyıl divan şairi Nedim'dir. Bundan başka Necatî, Zatî, Bakî, Şeyhülislam Yahya ve Sabit bu üslup ile eserler vermiştir. 19. Yüzyılda ise Enderunlu Vasıf bu akımı yaşatmaya çalışmıştır. www.huseyinarasli.com


Hikemî Üslup: Hikemi üslup düşünceyi ve düşündürmeyi esas alan, öğüt vermek amacı güden tarzın adıdır. Bu üslubun şairleri şiirlerinde hikmetli sözler söyleyerek dinî-tasavvufî konularda öğüt vermek, yol göstermek, yaratılışın hikmetini düşündürmek, olayları ve dünyayı değerlendirmek amacıyla hareket etmişlerdir. Ayrıca şiirlerinde atasözleri, deyimler, hikmetli sözler kullanmışlardır. Hikemî üslubun en önemli temsilcisi 17. yüzyıl divan şairi Nabî'dir. Nabî, Fars edebiyatının 17. yüzyıldaki hikemî üslup temsilcisi Saib-i Tebrizî'den etkilenmiş ve bu üsluba yönelmiştir. Bu sebeple hikemî üsluba "Nabî Ekolü" de denir. 18. Yüzyılda Koca Ragıp Paşa bu akımın en önemli temsilcisidir. Keçecizade İzzet Molla, Sünbülzade Vehbî, Seyyid Vehbî, Sürurî, Fıtnat Hanım, Asım, Münif bu üslubun diğer temsilcileridir. www.huseyinarasli.com


Sebk-i Hindî Üslubu: "Hint üslubu" anlamına gelen bu akım, Hindistan'da ortaya çıkıp gelişmiştir. Bu akımı çıkaran şairler ise İran (Fars) edebiyatı şairleridir. İran'daki Safevî Devleti'nin (1501-1736) Şiilik konusunda taassupları vardı. Safevi hükümdarları Şii mezhebinin büyüklerini öven şiirler yazan şairler dışındaki diğer şairlerle pek ilgilenmemiş, hatta bu şairlere baskı uygulamışlardır. Bunun üzerine bu şairler Hindistan'daki Türk hükümdarlarının sanat muhitlerine göçmüşler, burada ilgi ve himaye görmüşlerdir. Hindistan'daki sanat ve edebiyat ortamıyla kendi kültürlerini ve sanat anlayışlarını harmanlayarak yeni bir tarz oluşturmuşlar, bu tarza da "Sebk-i Hindî" denilmiştir. Bu üslubun Türk edebiyatına etkisi 17. yüzyılda başlamış, 18. yüzyılda gelişerek devam etmiştir. Sebk-i Hindî akımının İranlı şairlerinden Şevket'in Osmanlı coğrafyasına etkisi çok olmuştur. Edebiyatımızda 17. yüzyılda Nailî, Fehim-i Kadim, Neşatî; 18. yüzyılda ise Şeyh Galip bu üslubun gerçek temsilcileri sayılabilir.
www.huseyinarasli.com
Sebk-i Hindî Üslubunun Özellikleri:
» Şiirdeki anlama sözden daha çok önem verilmiş, anlam derinleştirilmiştir.
» Şiirin konusu insanın dış dünyasından iç dünyasına yönelmiştir.
» Mantığı zorlayan hayaller kullanılmış, hayal gücünden yararlanılmıştır.
» Kimsenin bilmediği yeni mazmunlar kullanılmıştır.
» Mübalağa ve tezat sanatları sıkça kullanılmıştır.
» Bu akımda tasavvuf oldukça geniş yer tutmuştur.
» Dil ince. nazik ve süslüdür.
» Istırap ve acılar şiirin temel konuları olmuştur.