16. Yüzyıl Türk Edebiyatı

Osmanlı Devleti 16. yüzyılda her bakımdan altın çağını yaşamıştır. İmparatorluk en geniş sınırlarına ulaşmış, askeri, mimari, sanat ve kültür alanında büyük gelişmeler yaşanmış, halkın refah seviyesi yükselmiştir. Bu yüzyılda Türk edebiyatında da büyük bir gelişme gözlenmiş, divan edebiyatı zirveye ulaşmıştır. Bu yüzyıl şair padişahlarla doludur. Hem Osmanlı Devleti'nde, hem de diğer Türk devletlerinde padişahlar şairleri ve sanatçıları himaye etmekle kalmamışlar, kendileri de verdikleri eserlerle dönemin seçkin şairleri arasında yerlerini almışlardır. 16. yüzyılda Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçe üzerindeki etkisi daha da artmıştır. Dönemin şairleri aruz veznini şiirlerinde ustaca kullanmışlardır.



16. YÜZYIL AZERÎ SAHASI TÜRK EDEBİYATI ŞAİR VE YAZARLARI

Fuzulî: Fuzulî, Divan edebiyatının Azeri sahasındaki en önemli temsilcisidir. O aynı zamanda 16. yüzyıl Türk edebiyatının en büyük şairidir. Hayatı hakkındaki bilgiler sınırlıdır. 1483 yılında Kerbela veya Kerkük'te doğduğu tahmin edilmektedir. Asıl adı Mehmet'tir. İyi bir tahsil görmüştür. Üç dilde ve birçok konuda eser yazacak kadar bilgin bir şairdir. Şii mezhebine mensup olan Fuzuli, hayatı boyunca Bağdat ve Kerbela çevresinde yaşamış, İstanbul'a hiç gitmemiştir. Fuzulî; üretken bir şairdir, edebiyatımızda lirik şiirin en güzel örneklerini vermiştir, olağanüstü bir ifade gücüne sahiptir, üç dilde (Arapça, Türkçe, Farsça) eserler yazmıştır. Şiir dili ağırlıklı olarak Azeri Türkçesinin özelliklerini yansıtır. Şiirlerinde ilahi aşkı, aşk ıstırabını, dünya zevklerinin boş olduğunu konu edinmiştir. Divan şairlerinin hiçbiri Fuzuli kadar aşkı derinden duymamış ve duyuramamıştır. Onun "Aşk imiş her ne var âlemde" dizesi bu durumu ifade eder.
www.huseyinarasli.com
Eserleri:
Fuzulî Divanı: Mensur bir mukaddime (giriş), kaside, gazel, musammat, kıt'a ve rubailerden oluşur.
Su Kasidesi: Peygamber Efendimize olan sevgisini anlattığı ve her beytinin sonu "su" redifiyle biten kaside. Fuzuli Divanı'ndaki en meşhur kasidedir.
Leylî vü Mecnun: Meşhur Leyla ile Mecnun hikayesinin anlatıldığı mesnevi.
Şikayetname: Edebiyatımızdaki ilk edebi mektup. Hadikatü's-Süeda: Kerbela olayını anlatır.
Hadis-i Erbain Tercümesi: Molla Cami'nin aynı adlı eserinin tercümesi.
Diğer eserleri: Sıhhat u Maraz, Rind ü Zahid, Heft-Cam.


Şah İsmail (Hatayî): Şah İsmail, Erdebil Tekkesi'nin şeyhi ve Safevî Devleti'nin kurucusudur. Şeyhliği ve hükümdarlığının yanısıra "Hatayî" mahlasıyla şiirler söylemiştir. Ancak kaynaklarda onun şairliğinden çok siyasi kişiliği üzerinde durulur. Azeri sahasında Nesimi ve Habibi'den, Çağatay sahasında da Ali Şir Nevai'den etkilenmiştir. Pek çok Türk şairin Farsça şiirler söylediği 16. yüzyılda Şah İsmail Türkçe şiirler söylemiş, böylelikle düşüncelerini geniş kitlelere ulaştırmıştır. Şah İsmail (Hatayî) aynı zamanda usta bir mesnevi şairidir.

Eserleri: Hatayî Divanı, Dehname, Nasihatname.


İbrahim Gülşenî: 16. yüzyıl Azeri sahasının diğer bir önemli şairi İbrahim Gülşeni'dir. Türkçe konusunda hassas olan Gülşeni'nin tekkelerinde Türkçe tapuğlar (ilahiler) okunmuştur. Gülşeni, üç dilde (Arapça, Farsça ve Türkçe) eserler vermiş üretken bir şairdir.

Eserleri: Türkçe divan, Farsça Divan, Kenzü'l-Cevahir, Manevî.



16. YÜZYIL ÇAĞATAY SAHASI TÜRK EDEBİYATI ŞAİR VE YAZARLARI

Babür Şah: Timur'un torunlarından Ömer Mirza'nın oğlu olan Babür Şah, Hindistan'daki Türk-Hint İmparatorluğunun padişahıdır. Çağatay edebiyatının Ali Şir Nevai'den sonraki en önemli temsilcisidir. Şiir, aruz, fıkıh (İslam hukuku), hatıra (anı) ve tasavvuf konularında eserler vermiştir. Şiir ve nesirde Ali Şir Nevai'nin en önemli takipçisidir. Türk kültürünün Hindistan coğrafyasına taşınmasını sağlamış, Türk dilinin kullanım sahasını genişletmiştir. Hat sanatında "hatt-ı Babürî" tarzını icât etmiştir.

Hatt-ı Babürî: Babür Şah'ın Uygur harfleri ile Arap harflerini birleştirerek geliştirdiği yazı stili.

Eserleri:
Babürname: Babür Şah'ın en önemli eseridir. Bu eser hatıra (anı) türünün edebiyatımızdaki ilk örneklerindendir.

Diğer Eserleri: Babür Divanı, Aruz Risalesi, Mübeyyen, Risale-i Validiyye.



16. YÜZYIL ANADOLU SAHASI TÜRK EDEBİYATI ŞAİR VE YAZARLARI

Bakî: Divan edebiyatının 16. yüzyıldaki zirve şairlerindendir. Asıl adı Mahmut Abdülbaki'dir. 1526 veya 1527 yılında İstanbul'da doğdu. Babası Fatih Camii müezzinlerinden Mehmet Efendi idi. İyi bir medrese tahsili gören Baki, tahsiline devam ederken şiir denemelerinde bulunur. Bu denemelerini dönemin usta şairlerinden Zatî'ye gösterir. Zati'nin teşvikiyle kendisini geliştirir ve daha kırk yaşına gelmeden Kanuni Sultan Süleyman'ın gözdesi olup "Sultanu'ş-Şuara" ünvanını alır. Genç yaşta müderris olur, Anadolu ve Rumeli Kazaskerliği yapar. Şiirlerinde İstanbul Türkçesini kullanmış, Arapça ve Farsça kelimelerden, tamlamalardan faydalanmıştır. Sağlam ve kusursuz bir söyleyişi olan Baki, şiirlerinde anlam ve aruz uyumunu en üst düzeye ulaştırmıştır. Neşeli ve uçarı bir mizaca sahip olan Bakî, şiirlerinde dinî konulara yer vermemiş, rindane gazelleriyle hayatın zevk ve eğlencelerini işlemiştir. Dini konuları ise mensur eserlerinde işlemiştir. Gazel ve kaside tarzında başarılı örnekler vermiş, mesnevi biçimiyle eser vermemiştir. www.huseyinarasli.com

Eserleri: Baki Divanı, Fezâilü'l-Cihad, Fezâil-i Mekke, Mealimü'l-Yakîn fî Sîreti Seyyidil Mürselîn, Kanuni Mersiyesi (Kanuni'nin vefatı dolayısıyla terkib-i bend şeklinde yazdığı eser).


Zatî: Balıkesirli olan Zatî, II. Bayezit döneminde İstanbul'a gider. Zati'nin Bayezit Camii civarındaki Remilci dükkanı (remil, bir çeşit fal bakma tekniği) şairlerin uğrak yeri olur. Bu dükkanda özellikle genç şairleri yetiştirmiş, onlara yol göstermiştir. Onlardan birisi de Bakî'dir. Zatî çok üretken bir şairdir. Divanında 1825 gazel bulunmaktadır. Şiirlerinde Türkçenin bütün imkanlarını sonuna kadar yoklamış, deyim ve halk söyleyişlerine yer vermiştir.

Eserleri: Divan, Edirne Şehrengizi (mesnevi), Şem ü Pervane (mesnevi), Letâif.


Hayalî: Rumeli söyleyişini Divan şiirine taşıyan Hayalî, Kanuni devrinde saray çevresinde saygın bir yer edinmiştir. Şiirlerindeki yerlilik arzusu ve tasavvufi heyecan en belirgin özelliklerdendir. Özellikle bir gazel şairi olarak çağdaşlarını ve kendisinden sonraki şairleri etkilemiştir.
www.huseyinarasli.com
Eserleri: Divan.


Lamiî Çelebi: Bursalı olan Lamii Çelebi, kendisini ilme adamış, döneminin her türlü ilmini öğrenmeye çalışmıştır. Kırka yakın manzum ve mensur eserleriyle üretken bir sanatçıdır. Kaynakların çoğunda onun nesrinin nazmından üstün olduğu belirtilir. Eserlerinde tasavvuf önemli bir yer tutar. Divanı vardır.


Bağdatlı Ruhî: Aslen Rumelili olmakla birlikte Bağdat'ta doğmuş, tahsilini burada tamamlamıştır. Asıl adı Osman'dır. Bağdatlı Ruhî'nin kaynaklarda seyahate düşkün olduğu, Irak ve Anadolu'da birçok kenti gezdiği söylenir. Bağdatlı Ruhî, en çok gazel yazan divan şairlerindendir. Sosyal hayattaki aksaklıklara duyarlıdır. Şöhreti yakaladığı "Terkib-i Bend"inde insanların eksikliklerini, adaletsizlikleri, sosyal dengesizlikleri usta bir şekilde hicvetmiştir. Bu terkib-i bend, sosyal eleştiri türünün en önemli eserlerinden biri kabul edilir. Ruhî'nin terkib-i bendine birçok şair nazire yazmıştır. Bu nazirelerin en meşhuru Tanzimat dönemi şairi Ziya Paşa'nın yazdığı naziredir.

Eserleri: Türkçe Divan.

Gelibolulu Mustafa Âlî: Gelibolulu Mustafa Ali divan katipliği, defterdarlık, sancakbeyliği gibi çeşitli devlet görevlerinde bulunmuştur. O aynı zamanda, şair, tarihçi ve nesir üstadıdır. Hemen her alanda eser vermiştir. Ancak en çok "Künhü'l-Ahbar" isimli tarihiyle tanınır. Hamse oluşturacak kadar da mesnevi yazmıştır. En çok gazel yazan divan şairlerindendir. Ömrünün çeşitli kademelerinde yazdığı şiirlerini dört divanda toplamıştır.


Pir Sultan Abdal: Pir Sultan Abdal, Halk edebiyatı sanatçılarındandır. Özellikle Alevî-Bektaşî kültürüne ait konuların ağırlıklı olduğu şiirlerinde Allah, Hz. Muhammed (s.a.v.), Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin sevgisi, tasavvufî konular ve ayrıca sosyal hayattaki düzensizliklere ait eleştiriler yer alır. www.huseyinarasli.com


Köroğlu: Dönemin Halk edebiyatı sanatçılarından olan Köroğlu, sazıyla ve sözüyle şiirler söylemiştir. Şiirlerinde yiğitlik, dostluk, aşk, doğa sevgisi gibi konuları sade bir dille ve coşkulu (lirik) bir söyleyişle anlatmıştır.



16. YÜZYIL OSMANLI DEVLETİ'NDE ŞAİR PADİŞAHLAR

Adlî: Adlî mahlasıyla şiirler söyleyen Osmanlı padişahı II. Bayezid'dir. II. Bayezid, alimleri ve şairleri himaye etmiş, kendisi de yazdığı Türkçe ve Farsça gazellerle devrin şairleri arasında yerini almıştır. 16. yüzyıl şuara tezkirelerinde şairliğine vurgu yapılmıştır. "Adlî Divanı" adlı bir eseri vardır.

Sultan II. Bayezid - Münacaat Örneği

Selimî: Selimî mahlasıyla şiirler söyleyen Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'dir. Yavuz Sultan Selim, alim ve sanatkarları himaye etmiştir. Döneminde Anadolu sahası şairlerinin sayısında artış olmuştur. Kendisi de bir divan oluşturacak kadar Farsça şiir söylemiştir. Ayrıca dedesi Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u dünyanın kültür merkezi haline getirme çabasını benimsemiş ve bu çabayı devam ettirmiştir.
www.huseyinarasli.com

Muhibbî: Muhibbî mahlasıyla şiirler söyleyen Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman'dır. Kanuni döneminde Osmanlı İmparatorluğu her bakımdan en görkemli zamanını yaşamıştır. Süleymaniye Medreseleri'ni kuran Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı'da bilimin gelişmesine çok büyük katkı sağlamış, alimleri ve şairleri himaye etmiştir. Kanunî, Divan edebiyatında en çok gazel yazan şair padişahtır.


16. Yüzyılın Diğer Şair Padişahları: II. Selim (Selimî), III. Murad (Muradî), III. Mehmed.