Servet-i Fünun Edebiyatı Şair ve Yazarları

Şiir: Tevfik Fikret, Cenap Şehabettin, Ali Ekrem Bolayır, Hüseyin Siret, Hüseyin Suat, Celal Sahir, Faik Ali Ozansoy, Süleyman Nazif.
www.huseyinarasli.com
Mensur Şiir: Halit Ziya, Mehmet Rauf.

Roman ve Hikaye: Mehmet Rauf, Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Safvetî Ziya.


SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI ŞAİR VE YAZARLARI

Tevfik Fikret (1867-1915): Tevfik Fikret, 24 Aralık 1867 tarihinde İstanbul'da doğmuştur. Babasının adı Hüseyin Efendi, annesi ise Hatice Refia Hanım'dır. Tevfik Fikret Galatasaray Lisesi'nde öğrenciyken Muallim Naci ve Recaizade Mahmut Ekrem'den edebiyat dersleri almıştır. İlk şiirleri de bu lisede öğrenciyken "Tercüman-ı Hakikat" gazetesinde yayımlanmıştır. devamı için tıklayın


Cenap Şahabettin (1871-1934): Cenap Şahabettin, 2 Nisan 1871 tarihinde Manastır'da doğmuştur. Babası, 93 Harbi'nde (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) şehit olan Binbaşı Osman Şahabettin, annesi İsmet Hanım'dır. Asıl mesleği doktorluk olan Cenap Şahabettin, 1889'da Askerî Tıbbiye'de tıp tahsilini tamamlamıştır. Paris'te tıp alanında üç yıl ihtisas yaptıktan sonra yurda dönmüş, çeşitli hastanelerde... devamı için tıklayın


Halit Ziya Uşaklıgil (1866-1945): Halit Ziya, Servet-i Fünun ve Cumhuriyet dönemlerinin roman ve hikaye yazarıdır. 1866 yılında İstanbul'da doğan yazar, zengin ve köklü bir ailenin çocuğudur. Babası Halil Efendi'dir. İstanbul ve İzmir'deki çeşitli okullarda (Fatih Askeri Rüştiyesi, İzmir Rüştiyesi, İzmir'de rahip çocuklarının okuduğu bir okul) tahsilini tamamlamış, tahsil hayatında Fransızca'yı öğrenmiştir. devamı için tıklayın


Mehmet Rauf (1875-1931): Mehmet Rauf, Servet-i Fünun döneminin roman ve hikaye yazarıdır. 1875 yılında İstanbul'da doğan sanatçı, tahsilini Heybeliada Bahriye Mektebi'nde tamamlamış, burada Fransızca ve İngilizce öğrenmiştir. 1896 yılından itibaren Servet-i Fünun dergisinde yazmaya başlayan sanatçı, Batı edebiyatının ve Halit Ziya Uşaklıgil'in etkisinde eserler kaleme almıştır. Ancak Halit Ziya'ya göre romanlarında... devamı için tıklayın


Ali Ekrem Bolayır (1867-1937): Namık Kemal'in oğludur. Bu sebeple daha çocuk yaşlarda edebiyatla ilgilenmeye başlamıştır. Servet-i Fünun Dergisi'nde yayımladığı şiirlerinde "Ayn Nadir" takma adını kullanmıştır. Bu dönemdeki şiirlerinde aşk, tabiat, ölüm, merhamet temalarını işlemiş, ağır bir dil kullanmıştır. İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra eserlerinde sosyal ve siyasal sorunlara, milli duygulara ağırlık vermiştir. Bu dönemde daha sade bir dil tercih etmiş ve yer yer hece ölçüsünü kullanmıştır. Cumhuriyet'in ilanından sonra da eserler vermiş, milli duyguları işleyen şiirler kaleme almıştır.

Eserleri: Zılâl-ı İlham (1909), Ordunun Defteri (1918), Ana Vatan (1921), Şiir Demeti (1924), Vicdan Alevleri (1925).


Hüseyin Suat Yalçın (1867-1942): Servet-i Fünun döneminde şiirlerinde aşk, tabiat, ölüm gibi bireysel temalara yer vermiştir. Edebiyat-ı Cedide (Servet-i Fünun) anlayışına uygun şiirlerini ilk kitabı olan Lâne-i Melâl'de toplamıştır. Servet-i Fünun döneminde kullandığı dil, ağır ve süslüdür. İkinci Meşrutiyet'ten sonra toplumsal konulara yönelmiştir. Bu dönemdeki bir başka özelliği ise 1908 sonrasında mizaha yönelmesidir. Şair, "Gâve-i Zâlim" takma adını kullandığı 1908 sonrası şiir ve yazılarında sade bir dil kullanmış, az da olsa hece vezniyle şiirler yazmıştır. Hüseyin Suat, Servet-i Fünun döneminde tiyatro ile en çok ilgilenen sanatçıdır. Sanatçının Şehbal yahut İstibdadın Sonu, Hülle, Yamalar, Devâ-yı Aşk, Harman Sonu gibi pek çok tiyatro eseri vardır. Bu eserlerin bazıları dergi sayfalarında, bazıları ise çeşitli kitaplarda ve antolojilerde kalmıştır.

Eserleri:

Şiir: Lâne-i Melâl (1910), Gâve Destanı (1923).
Tiyatro: Şehbal yahut İstibdadın Sonu, Hülle, Yamalar, Devâ-yı Aşk, Harman Sonu, Tayyâre, Kirli Çamaşırlar...


Süleyman Nazif (1869-1927): Küçük yaşlarından itibaren Namık Kemal'in etkisinde kalan Süleyman Nazif, daha çok "vatan" temalı şiirleriyle, hislerine ve heyecanlarına bağlı bir şair olmasıyla tanınır. Şair, 1897'den itibaren Servet-i Fünun dergisinde yazmaya başlar. Edebiyat-ı Cedide anlayışına göre eserler verdiği bu dönemde bireysel temaları işlemiş, "Sanat, sanat içindir." görüşünü benimsemiştir. Bu dergide yazarken "İbrahim Cehdî" takma adını kullanmıştır. 2. Meşrutiyet'in ilanından sonra milli duyguları, toplumsal sorunları işleyen eserler kaleme almıştır. 1918 yılında İstanbul işgal edilince Hadisat Gazetesi'nde "Kara Bir Gün" adlı bir makale yazdı. 1920'de Pierre Loti'yi anma toplantısında işgal kuvvetlerini protesto etti. Bu sebeplerden ötürü Malta'ya sürüldü. Osmanlıcılık anlayışına bağlı olan Nazif, nesir alanında şiirlerinden daha başarılı eserler vermiştir. Tenkit, anı, tarih türünde nesirleri vardır. Ancak eserlerinde hislerine göre hareket etmiş, heyecanını ortaya koymuştur

Eserleri:

Şiir: Gizli Figanlar (1906), Firâk-ı Irâk (1918), Malta Geceleri (1924)
Nesir: Bahriyelilere Mektup (1897), Namık Kemal (1897), El-Cezire Mektupları (1906), Malûmu İlâm (1897), Batarya İle Ateş (1916), Hz. İsa'ya Açık Mektup (1924)


Hüseyin Sîret Özsever (1872-1959): Şiire 17 yaşında başlayan Hüseyin Siret, ilk şiirlerini Mektep, Malûmât, Maârif dergilerinde yayımlar. 1896-1898 yılları arasında Edebiyat-ı Cedide topluluğunda yer alır. Bu dönemde dil, şekil ve konu bakımından Servet-i Fünun edebiyatının sanat anlayışına bağlıdır. Ömrünün 15 yılını vatandan uzakta, gurbette geçiren Hüseyin Siret, bu sebeple edebiyatımızda daha çok "özlem ve gurbet" şairi olarak tanınır. Cumhuriyet döneminden sonra da şiir yazmayı sürdürmüştür. Şiirlerini genelde aruz vezniyle yazmış, az sayıda şiirinde hece ölçüsü kullanmıştır.

Eserleri: Leyâl-i Girîzân (1904), Bağbozumu (1928), Kıvılcımlı Kül (1937), Üstadın Şiiri (1937), Kargalar (1939), İki Kaside (1942)


Faik Ali Ozansoy (1876-1950): Süleyman Nazif'in kardeşidir. Servet-i Fünun dergisinde yayımlanan bazı şiirlerinde "Zahir" takma adını kullanmıştır. Bu dönemdeki şiirlerinde işlediği temalar aşk, tabiat, ölüm, özlem gibi bireysel temalardır. Şiirlerinde aruzu kullanmış, Arapça ve Farsça tamlamalara yer vermiştir. Ayrıca şiirlerinde bazen anjambman kuralını da uygulamıştır. 2. Meşrutiyet'in ilanından sonra ise vatan sevgisi, hürriyet gibi temaları işlemiştir. Şair bir ara Fecr-i Âti topluluğuna katılmış, bir süre bu topluluğun başkanlığını yapmıştır.

Eserleri:

Şiir: Fani Teselliler (1908), Temasil (1913), Midhat Paşa (1908), Elhan-ı Vatan (1915)
Manzum piyes: Payitahtın Kapısında (1918), Nedim ve Lâle Devri (1950)


Hüseyin Cahit Yalçın (1874-1957): Hüseyin Cahit, roman, hikaye, hatıra ve eleştiri yazarıdır. Edebiyat-ı Cedide döneminde iki roman yazmıştır. Bunlardan biri Ahmet Mithat Efendi'nin etkisinde yazdığı "Nadide", diğeri ise Edebiyat-ı Cedide anlayışıyla yazdığı "Hayal İçinde" adlı romandır. Bu dönemde bir de "Hayat-ı Muhayyel" isimli bir hikaye kaleme almıştır. Fransızca'dan tercüme ettiği ve Servet-i Fünun dergisinde yayımlanan "Edebiyat ve Hukuk" (Servet-i Fünun Dergisi, S. 553, 16 Ekim 1901) adlı makalenin sakıncalı bulunması nedeniyle derginin kapatılmasına sebep olmuştur. Edebiyat-ı Cedide topluluğu dağıldıktan sonra bir süre yazmaya ara vermiştir. Gazetecilikle de uğraşmış, Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazım ile birlikte 1908'de "Tanin" gazetesini çıkarmıştır. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra tekrar yazmaya başlamıştır. Yazdığı siyasi eserler nedeniyle 1919'da Malta'ya sürülmüş, burada iki yıl kalmıştır. İsmet İnönü döneminde milletvekilliği ve Ulus Gazetesi'nin başyazarlığını yapmıştır. Çok iyi bir gözlemci olan Hüseyin Cahit, eserlerinde bu gözlemlerine yer vermiştir.

Eserleri:

Roman: Nadide (1891), Hayal İçinde (1898)
Hikaye: Hayat-ı Muhayyel (1899), Hayat-ı Hakikiyye Sahneleri (1910), Niçin Aldatırlarmış (1922)
Eleştiri: Kavgalarım


Celal Sahir Erozan (1883-1935): Servet-i Fünun edebiyatının en genç şairlerindendir. Şiir yazmaya 14 yaşında başlamıştır. Servet-i Fünun dergisinde yayımlanan şiirlerinde dönemin "Sanat, sanat içindir." anlayışına uymuş, sanatlı bir üslupla bireysel temaları ele almıştır. Şiirlerinde en çok "kadın" ve "aşk" temalarını işlemiştir. Bu sebeple "kadın şairi" olarak anılır. 1908'den sonra Fecr-i Âti topluluğuna katılmış, ardından Milli Edebiyat anlayışını benimsemiş, "Yeni Lisan" hareketini desteklemiş, Türkçülük fikrini savunmuş, bu düşünce doğrultusunda hece ölçüsüyle ve sade bir dille şiirler yazmıştır. Birinci Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine vatan konulu şiirler yazmıştır.

Eserleri: Beyaz Gölgeler (1909), Buhran (1909), Siyah Kitap (1912)


Ahmet Hikmet Müftüoğlu (1870-1927): Hikaye ve roman yazarı Ahmet Hikmet'in Servet-i Fünun edebiyatının üslubuyla kaleme aldığı tek eseri "Haristan" isimli hikaye kitabıdır. Bu kitapta yer alan hikayeleri Servet-i Fünun dergisinde de yayımlanmıştır. Bu hikayelerinde ağır bir dil ve abartılı bir üslup kullanmış, konulara çok özen göstermemiştir. 2. Meşrutiyet'ten sonra Türkçülük akımını benimsemiş, bu akımın etkisinde "Çağlayanlar", "Gönül Hanım" gibi eserler vermiştir.

Eserleri:

Hikaye: Leyla yahut Bir Mecnunun İntikamı (1891), Haristan (1901), Çağlayanlar (1922)
Roman: Gönül Hanım (1920)


Safvetî Ziya (1875-1929): Türk edebiyatı tarihinde önemli bir yeri olmayan Safveti Ziya, daha çok Halit Ziya taklitçisi bir yazar olmuştur. "Salon Köşelerinde" adlı romanı, "Kadın Ruhu" ve "Hanım Mektupları" adlı hikayeleri Servet-i Fünun dergisinde yayımlanmıştır. Alafranga bir yazar olan Safveti Ziya, devrinin salon ve gece hayatını ayrıntılı bir şekilde eserlerinde işlemiştir.

Eserleri: Salon Köşelerinde (roman-1910), Kadın Ruhu (hikaye-1914) Hanım Mektupları (hikaye-1913), Bir Tesadüf (hikaye-1900)

Araştıran ve yazan: Hüseyin Araslı.