• Akaid inanılan şeyler, akideler, dinî inançlar, gönülden bağlanılan ve kesinlikle inanılan şeyler, itikatlar demektir. İslam dininin temel inanç esasları ve hükümleri İslam akaidi adıyla ifade edilir. İslam akaidinin temelinde iman vardır.
• İman kelime olarak güven duygusu içinde tasdik etmek, tereddüt ve şüphe etmeden, gönül huzuruyla bağlanmak anlamına gelir. İmanın zıddı inkârdır. İman eden kimseye mümin, inkâr eden kimseye de kâfir denir.
www.huseyinarasli.com
• İslam ise, Allah (c.c.) tarafından peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed’e (s.a.v) vahiy yolu ile bildirilerek bütün insanlığa gönderilen son dindir. Bu dini kabul eden kimseye Müslüman denir.
• İmanın esası kalp ile tasdik etmek yani onaylamaktır. Bir kimsenin mümin ve Müslüman olabilmesi için kelime-i şehadeti kalbiyle onaylaması gerekir. Kalbiyle tasdik ettiğini diliyle ifade etmesi şart olmamakla beraber ilişkilerinde Müslüman muamelesi görebilmesi için gereklidir.
www.huseyinarasli.com
• Bir kimse diliyle iman ettiğini söylemesine rağmen kalbiyle söylediğini onaylamazsa iman etmiş olmaz. Kalben onayladığı hâlde, baskı altında olması veya dilsiz olması gibi bir sebeple inandığını söyleyememesi o kimseyi mümin olmaktan çıkarmaz.
• İman konusunda bilgi sahibi olmak iman etmek için yeterli değildir. İnanç esasları konusunda bilgi sahibi olmasına rağmen iman etmeyenler de vardır. Örneğin şeytanın da Allah’ı (c.c.) bildiği için mümin olması gerekirdi.
www.huseyinarasli.com
• İmanın tanımını yaparken “kalp ile tasdik etmek” kısmında, bilgiyle ilgili bir ifade bulunmaktadır. Tasdik, bir şeyin gerçeğe uygun olduğunu kesin bir şekilde doğrulamak demektir. Mümin olmanın ilk ifadesi olan kelime-i şehadeti söylerken kişi bildiğine "tanıklık, şahitlik" eder. Bu yönüyle iman etmenin temelinde de bilgi vardır.
• Yüce Allah, imanın temeli olan tevhidin bilinmesini emreder. Bu emir mümine bilgi yolunu takip ederek Rabb'ini bilme ve tevhid bilgisine ulaşma sorumluluğu yükler.
www.huseyinarasli.com
• Amel, imanın olmazsa olmaz bir parçası değildir. İmanın bütün şartlarını kalben kabul etmiş bir mümin ihmal, unutma veya başka bir sebeple dinî vazifelerini yerine getiremese bile dinden çıkmış sayılmaz. Bilerek dinî vecibelerini ihmal eden kimse günahkâr olur. Eğer amel imandan sayılsaydı her günah işleyen kâfir kabul edilirdi.
• Ancak iman ve amel arasında sıkı bir bağ vardır. İman kendini fiillerde ve davranışlarda gösterir. "İman edip salih ameller işleyenlere gelince, onlar için altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte bu büyük başarıdır." (Burûc suresi, 11. ayet)
• Araştırmadan ve delillere dayanmadan çevrenin yönlendirmesiyle oluşan imana taklidî iman denir. Tahkikî iman ise delillere, bilgiye, araştırma ve kavramaya dayalı imana denir.
• Taklidî iman delillere dayanmadığı için zayıftır. Taklidî imana sahip olan kişi küçük bir engel veya itirazla karşılaştığında şüpheye düşerek imanı sarsılabilir.
• Tahkikî imana ulaşan kimse ise evreni ve yaratılışı inceler, dinin hükümleri hakkında bilgi sahibi olur. Böylece Allah (c.c.) ve diğer varlıklarla ilişkisi sağlam temeller üzerinde şekillenir. Tahkikî imanda bilgiye dayalı zihinsel faaliyet, kalpten bağlılık ve tam bir teslimiyet söz konusudur.
9. sınıf 1. ünite diğer konular için tıklayın ›